Gayrimenkulün satış zamanındaki gerçek değerini belirleyecek ve sorumluluk alacak bir kuruma ihtiyaç vardır.
Maliye, bir süredir vatandaşlara ve Müteahhitlere, ‘konutlarının gerçek değerini beyan etmediği' için ceza göndermeye başlamıştır. Burada çok önemli belirsizlikler vardır;
1- Söz konusu gayrimenkulün gerçek değeri, hangi tarihe göredir?
2- Gayrimenkulün satıldığı tarihteki değerini, sorumluluk alarak belirleyecek, bir kurum ve kuruluş var mıdır?
3- Bugün için, Belediye rayiçleri esas alınarak yapılan işlemlerden ceza verilecekse, başka var olmayan hangi kurum esas alınmalıdır?
4- Vatandaştan veya Müteahhitten değer belirleme gibi uzmanlık gerektiren bir yaklaşım mı beklenmektedir?
Tapu harçlarının, emlak vergi değerinden az olmamak üzere, gayrimenkullerin gerçek değeri üzerinden ödenmesi, bizim de üzerinde titizlikle durduğumuz ve yıllardır yetkilileri uyardığımız bir konudur. Ancak bu konu, sadece vergi tahsil etme sorunu olarak değil, İnşaat ve Müteahhitlik sektörünün içinde bulunduğu sorunları da kapsayan, bütüncül bir yaklaşım ile ele alınmalıdır.
İnşaat bittikten 1-2 yıl sonra, konutun değeri artar.
Temelden veya maketten satılan konutlar, tamamlanma açısından risk oluşturmak ile beraber, fiyatlarının daha uygun olduğu da bilinmektedir.
Müteahhit, İnşaatına başlarken, satış-pazarlama faaliyetlerini de başlatır. Konut inşaatına başlarken ve konutun satıldığı tarih arasında, ticari ve sosyal yönden bir takım farklılıklar ortaya çıkmaktadır. çünkü Müteahhit, konut inşaatını bitirip sattığında, o bölgede henüz sosyal donatı alanları yapılmamış olabilir.
Söz konusu konut inşaatın yapıldığı bölgeye belediyeler, ticari ve sosyal donatı alanları yaparak, gayrimenkullerin değerini artırmaktadır. Ancak Maliye ve Belediye, vatandaşlara ve Müteahhitlere konut satışından yıllar sonra, "gayrimenkulün gerçek değerinden daha az gösterildiğini" gerekçe yaparak, çeşitli kalemler de hem vatandaşa, hem de Müteahhitte vergi cezaları gönderilmektedir. Bu haksız uygulamalara son vermek, vatandaşı ve girişimciyi mağdur etmemek, devletimizi de oluşan boşluktan dolayı, vergi kaybından korumak için, "gayrimenkul değer belirleme" kurumu kurulmalıdır.
Tapu işlemlerinde, "gayrimenkul değer belirleme" kurumdan alınacak belge ile satışlar yapılmalı, böylece, ileri de doğabilecek karışıklıklara, yasa çerçevesinde son verilmiş olacaktır. Bu, devletten bağımsız, riskleri ve sorumlulukları üstlenecek bir kurum tarafından takip edilmelidir. Müteahhitlik Hizmet Yasasına ek olarak eklenecek bir madde ile bu konudaki tüm iş ve işlemler, kurulacak, "Müteahhitlik Hizmet Meclisi" tarafından yapılabilir. Tapu alım-satım rayiçlerini daha makul düzeye çekmek, gayrimenkul alım-satım değerlerini daha gerçekçi rakamlarla belirlemek ile kalıcı çözüm sağlanmış olacaktır.
Müteahhitler birçok kalemi, faturalandıramamaktadır
Müteahhitlik hizmetlerinin yasal çerçevesinin olmayışından dolayı, Müteahhitler, yapı-denetim hizmet bedellerini, kısa dönemli ve ön görülemeyen işçilik maliyetlerini, imalat ve diğer hizmet giderlerinin ortalama %30-40'ını faturalandıramamaktadır. Bu yüzden, arsa sahipleri üzerinden yürüyen örtülü giderler, gerçek maliyetleri %30-40 gibi oranlarda düşük tutmaktadır.
Müteahhittin üstünde, %56'lara varan vergi yükü vardır
İnşaat yapılan bölgelerin yeni bölgeler olması nedeni ile alt yapının olmayışı, fiyatların alt yapılar tamamlandıktan ve piyasa oluştuktan sonra, %40-50 arasında artabildiği ön görülmektedir. Bu durumda, bu 2 sebebe dayalı %70-80 civarında vergi matrahına giremeyen kısmın kar değil, kayıt altına alınamayan ve geçen zaman enflasyonunun oluşturduğu bir değer olduğu, bunların da dikkate alınması gerekmektedir.
İnşaat sektöründeki bir faaliyetin üst üste konulduğunda yaklaşık, %56'lara varan kısmının vergi olduğunu ve bunun büyük bir risk oluşturduğunu, bu riskinde Müteahhittin üstüne olduğunu kabul etmeliyiz.
Bu şartlarda, kamuoyunda oluşan yanlış algılar üzerinden, "ne kopartırsak kar'dır" mantığı ile Müteahhittin üzerine gitmek, sektörün, dolayısıyla ekonominin de sonunu getireceğini dikkate alınmalı ve "Müteahhitlik Hizmet Yasası" acilen TBMM gündemine alınmalıdır.